Ege Ajans

Ege Üniversitesi haber ajansı

Dr. Şule Sevinç Kişi, “Cumhuriyet egemenliğin ve tam bağımsızlığın simgesidir”

 EÜ’de “Atatürk’ün Cumhuriyeti Hazırlaması ve Cumhuriyete Nasıl Geldik” Konferansı

Dr. Şule Sevinç Kişi, “Cumhuriyet egemenliğin ve tam bağımsızlığın simgesidir”

Ege Üniversitesi (EÜ) tarafından düzenlenen Cumhuriyetin 100. Yılı Etkinlikleri kapsamında Edebiyat Fakültesinde “Atatürk’ün Cumhuriyeti Hazırlaması ve Cumhuriyete Nasıl Geldik” konulu konferans gerçekleştirildi. Edebiyat Fakültesi Nuri Bilgin Konferans Salonunda yapılan konferansı, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Görevlisi Dr. Şule Sevinç Kişi verdi. Öğrenci ve öğretim elemanlarının yoğun katılımı ile gerçekleştirilen konferansta Dr. Şule Sevinç Kişi; Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’yle birlikte Rusya, Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarının çöktüğünü, bu devletlerin her birinde gerçekleşen devrimlerle cumhuriyet yönetimlerine geçildiğini ancak Türkiye’de cumhuriyetin kurulabilmesi için diğerlerinden farklı olarak bir de Kurtuluş Savaşı verilmesi gerektiğinden söz etti. Millî Mücadele’nin başlangıç ve bitişinin sembol şehri olan İzmir’in işgali ve işgalden sonraki süreç, Millî Mücadele dönemi, Lozan Barış Anlaşması, cumhuriyete giden süreç ve cumhuriyetin kazanımları ile ilgili bilgiler verdi.

Konuşmasının ilk bölümüne Yunan kuvvetlerinin İzmir’e gönderilme kararının nasıl alındığını ve İzmir’in işgal edilmesini anlatarak başlayan Dr. Şule Sevinç Kişi, Mondros Mütarekesi’nden sonra İzmir’in Yunanistan’a verileceğinden dolayı sevinen yerli Rumların kutlamalara başladığını ve Kordon’da bu kutlamaları izleyen İzmirli aydınların endişe ve kararlılıkla işgale karşı İzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti’ni kurduklarını söyledi. Dr. Şule Sevinç Kişi, “15 Mayıs 1919 sabahı Yunan işgal kuvvetleri gemilerle eski İzmir Limanı’na geldikten sonra karaya çıktılar, düzenli birlikler halinde şehri teslim aldıklarını gösteren Kordon’dan, Mithatpaşa Caddesi’ne doğru bir yürüyüşe geçtiler, bu yürüyüş devam ederken Saat Kulesi yakınlarında Yunan bayrağı taşıyan işgal askerlerinin üzerine doğru ateş açıldı. İlk kurşunu atan kişi Hukuk-u Beşer gazetesinde ilhak ve işgale karşı yazılar yazan gazeteci Hasan Tahsin’dir. Hasan Tahsin o gün Yunan askerleri tarafından orada kurşunlanarak öldürüldü” diye konuştu.

Dr. Şule Sevinç Kişi; 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşu ile birlikte elde edilen büyük zaferle önce Mudanya Mütarekesi’yle Kurtuluş Savaşı’nın sona erdirildiğini, ardından barış görüşmeleri için Lozan Konferansı’nın toplandığından bahsetti. Ancak Lozan görüşmelerinin ilk aşamasında olumlu haberlerin gelmemesi üzerine Mustafa Kemal Paşa’nın 14 Ocak 1923’te özellikle işgal görmüş şehirleri kapsayan bir yurt gezisine çıktığını, ilk olarak Eskişehir, İzmit ve Bursa gezisinde bir yandan askeri birlikleri teftiş ettiğini, diğer yandan halkla geniş katılımlı sohbetlerde bulunduğunu ve bu arada basın mensuplarıyla temas kurarak gezisi hakkında kamuoyu oluşturmaya çalıştığından söz etti. Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay gibi o dönemin önde gelen gazetecileriyle ve dünyanın ses getiren yabancı basın muhabirleriyle yaptığı görüşmelerden ve Atatürk’ün basında yer alan haber ve fotoğraflarından örnekler paylaştı. Dr. Şule Sevinç Kişi; Lozan görüşmelerinin kesintiye uğramasının İtilaf Devletlerinin Türkiye’nin meşru hukukunu ve özellikle de ekonomik bağımsızlığını kabul etmeye yanaşmadıklarından kaynaklandığını, Türkiye’yi zor durumda bırakacak hatta tehdide varan sözlerden bahisle Atatürk’ün gerek Türk, gerekse dünya basını aracılığıyla Türk halkının uyanık bir şekilde mücadeleye hazır olduğuna dair mesajlar verdiğini, gerek halkla yaptığı toplantılarında, gerekse İzmir, Akhisar, Balıkesir gibi yerlerde yapılan kalabalık karşılamalarla verilen fotoğraflarla “Eskisinden daha güçlü bir şekilde savaşa hazırız” mesajı verdiğini söyledi. Mustafa Kemal Paşa’nın daha sonra 1923 Mart ayında Adana, Mersin, Tarsus, Konya, Afyon ve Kütahya’yı kapsayan yurt gezisine devam ettiğini, bundan sonraki mücadelenin iktisat, bilim ve irfan yolunda olacağını ve milli eğitim, milli ekonomi, kadın haklarının tanınması da dahil olmak üzere gelecekte müreffeh bir Türkiye’nin nasıl kurulacağını halka açık açık anlattığını ve bu değişimi yapmak üzere “Halk Fırkası” adında bir parti kuracağını söyledi.

Atatürk’ün Samsun’a ilk çıktığı ilk andan itibaren aklında cumhuriyet fikrinin olduğunu belirten Dr. Şule Sevinç Kişi, “Nutuk’ta da belirttiği üzere Atatürk’ün daha Samsun’a çıktığı ilk andan itibaren ulus egemenliğine dayanan tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurma fikri vardı” diye konuştu. Atatürk’ün, cumhuriyete giden süreçte geniş çaplı yurt gezilerinde ulus egemenliği, tam bağımsızlık ve çağdaş, laik yepyeni bir Türkiye projesine yönelik açıklamalarıyla kamuoyunu yönlendirdiğini ifade eden Dr. Şule Sevinç Kişi, Lozan Barış Anlaşması’nın onaylanmasından sonra Atatürk’ün adım adım cumhuriyete doğru yürüdüğünü, yeni Türkiye’nin başkenti olarak Ankara’nın seçildiğini ve nihayet o sırada patlak veren hükümet krizini çözmek üzere esasen uzun süreden beri üzerinde çalıştığı anayasada değişiklik öngören tasarıyı 29 Ekim 1923’te Meclis’te kabul ettirmek suretiyle cumhuriyeti ilan ettirdiğini söyledi.

Konuşmasının sonunda cumhuriyetin her ülkede farklı bir tanımı ve uygulanış şeklinin olduğuna vurgu yaptıktan sonra Türkiye’deki cumhuriyetin anlamını açıklayan Dr. Şule Sevinç Kişi, “Cumhuriyet demek sadece bir rejim şeklinin belirlenmesi demek değildir. Halkın ekonomik olarak refahının yükseltilmesi, açılan fabrikalar demektir. Köylünün efendi olarak görülmesi demektir. Cumhuriyet demek halk sağlığına ilişkin sıtmayla, veremle, çocuk felciyle mücadele etmek demektir. Türk çocuklarını eğitmek, yetişkinlerini kadınıyla erkeğiyle Millet Mekteplerinde okur-yazar yapmak demektir. Cumhuriyet demek Türk kadınının yüceltilmesi demektir, hukuki ve siyasi haklarının sağlanması ve her alanda kadınların erkeklerle fırsat eşitliğine sahip olması, eşit koşullarda çalışma hayatında yer alması demektir. Cumhuriyet demek, yüksek bir adalet duygusuyla çağdaş ve evrensel hukuku yakalamak demektir. Cumhuriyet demek, Türk halkının yaşantısını esaslı olarak değiştirmesi, saatini, takvimini, ölçü birimlerini daha gerçekçi, daha rasyonel ve evrensel olanlarla değiştirmek demektir. Kılık kıyafetini modern dünyayla uyumlu hale getirmek demektir. Her Türk’ün kendi adının yanında soyadı onurunu taşıması demektir. Sonuç itibarıyla Türkiye’de cumhuriyet, her manasıyla egemenlik ve tam bağımsızlığın simgesidir” diye konuştu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir