Ege Ajans

Ege Üniversitesi haber ajansı

Egeli bilim ekibi deprem travmasının kronik hastalığı olan bireylerin uyumuna etkisini araştıracak

Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Serap Özer’in proje yürütücülüğünü yaptığı,  Hemşirelik Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eda Dolgun ile Sağlık Bilimleri Enstitüsü İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencileri Burak Genç ve İlknur Baltacı’nın araştırmacı olduğu “Yıkıcı Deprem Travmasının Kronik Hastalığı Olan Bireylerin Uyumuna Etkisi” başlıklı proje TÜBİTAK 1002-B Acil Destek Modülü kapsamında desteklenmeye hak kazandı.

Prof. Dr. Serap Özer ve ekibini makamında ağırlayan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, yaptıkları nitelikli çalışmalarından dolayı tebrik ederek başarılar diledi.

Araştırma  ile ilgili bilgi veren proje yürütücüsü Prof. Dr. Serap Özer, “Türkiye; jeolojik, meteorolojik ve topoğrafik yapısı nedeniyle sıklıkla doğa kaynaklı afetlere maruz kalan bir ülkedir. Son yılların en büyük depremleri 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerdir. Türkiye’de yaşanan en büyük ikinci ve üçüncü depremler olarak kayıtlara geçen bu depremler 11 ilde hasara neden olmuştur. Oldukça fazla can kaybı ve yaralanma meydana gelmiştir. Deprem gibi afetler toplumun her kesiminden bireyleri ve toplumu fiziksel, ruhsal, ekonomik anlamda etkilemekle birlikte kronik hastalığa sahip olan kişilerden en çok diyabet, hipertansiyon, inme ve kronik akciğer hastalığına sahip olan kişilerin etkilendiği belirtilmektedir. Yapılan çalışmalarda afet sonrası zatürre, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, solunum yetmezliği gibi solunum sıkıntıları ve astım gibi alerjik rahatsızlıklarda artma ve buna bağlı özellikle yaşlı bireylerin hastaneye yatışında artış görülmüştür. Depremden bir yıl önce ve deprem sonrası böbrek yetersizliklerine bağlı mortalite oranlarının incelendiği bir araştırmada; sempatik aktivasyon ve yetersiz böbrek disfonksiyon yönetimi nedeniyle kronik böbrek yetersizliği görülme oranlarında ve buna bağlı mortalite prevalansında artma saptanmıştır. Yapılan başka bir çalışmada; Büyük Japonya Depremi sonrası hipertansif böbrek yetersizliği insidansında artma görülmüştür ve buna bağlı olarak depremden on yıl sonra hipertansif böbrek hastalıklarının neden olduğu diyaliz gereksinimi sonucu diyalize başlama sayısında artma gözlenmiştir. 2011 Büyük Doğu Japonya Depremi ve tsunamiden sağ kurtulanlar arasında metabolik sendrom görülme sıklığını araştıran bir diğer çalışmada da; afetzedelerde metabolik sendrom görülme oranında artma özellikle prefabrikte yaşayan yaşlı kadınlarda saptanmıştır” diye konuştu.

Acil durum ve afetlerde kronik hastalıklara bağlı sorunların etkin yönetilememesinin kısa ve uzun vadeli olumsuz etkileri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Serap Özer, “Bu nedenle, acil durum ve afet sırasında ve sonrasındaki sorunların veya geçici çözümlerin sadece bireysel sağlığa yönelik olumsuz etkileri yoktur, aynı zamanda toplum sağlığına etkileri ve sosyoekonomik yönden kalıcı yükleri mevcuttur. Kısa bir süre için bile uygun bakımın olmaması, kronik sorunların daha fazla oranda görülmesinin yanı sıra, engelliliğin artması, daha fazla sağlık harcamalarına ve iş gücü kaybına neden olmasıyla birlikte yoksulluğu arttırması ile sonuçlanabilir” dedi.

“Afetler kronik hastalıkların gelişmesine neden oluyor”

Prof. Dr. Serap Özer, “Özellikle deprem gibi önemli sosyal ve altyapı sorunlarına neden olan afetlerden sonra hemşirelerin tedavi ve bakım uygulamaları da etkin bir şekilde gerçekleşememektedir. Tarama ve izlem programları yarıda kalmakta ve özellikle afetin yol açtığı kaos, yıkım ve kaynak yetersizliği hastalık alevlenmelerine, engelliliğe ve ölüm oranlarında artışa neden olmaktadır. Ayrıca afet ve acil durumların sağlık hizmeti sunumunu artırmasıyla kaynak yetersizliğine bağlı yaşanan sorunlar, rutin tedavi ve bakım ihtiyacı olan kronik hastalığa sahip bireylerin durumunu kötüleştirmektedir. Afet veya acil durum sonrası yaşlı ve özel gereksinimi olan bireyler geçici barınma merkezlerine yerleştirilmektedir. Ancak bu durum kronik sağlık sorunları olan yaşlı bireylerin yaşam kalitesini kötüleştirebilir. Hijyen eksikliği, yetersiz havalandırma ve kalabalık, enfeksiyonların çabuk yayılmasıyla direnci düşük yaşlı bireylerin var olan kronik hastalıklarının kötüye gidişine sebep olur. Bu yönüyle afetler, mevcut hastalıkları şiddetlendirmenin yanı sıra, yeni kronik hastalıkların gelişmesine de katkıda bulunabilmektedir” diye konuştu.

“Hemşireler her türlü afette etkin rol alıyor”

Afetlerin tüm aşamalarında kronik hastalığı olan bireylerin sağlık hizmetlerine erişimin önündeki engellerin bütüncül olarak ele alınması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Serap Özer, “Bulaşıcı olmayan hastalıklara sahip kişiler için afet sonrası başarılı öz yönetim sağlamak üzerine gerçekleştirilecek taramalar ve uygulamalar afet planlarına ve stratejilerine yansıtılmalıdır. Bu planlamaları gerçekleştirmek, hastalıkların alevlenmelerini veya komplikasyonların insidansını azaltacak ve afet sonrası acil sağlık hizmetlerine olan talebi azaltacaktır. Toplumların afetlerden daha az etkilenmelerini sağlamak için afet öncesinde yönetim planının hazırlanması, afet sırasında ve sonrasında da hazırlanan planın uygulanması gerekmektedir. Hemşireler geçmişten günümüze kadar geçen süre boyunca savaş, yangın, sel, salgın hastalıklar ve deprem gibi felaketlerde aktif olarak rol alan sağlık çalışanlarıdır. Hemşirelerin rolleri yalnızca bir afetin acil evresinde hayat kurtarma ve afetzedelerin sağlığının korunması değil, diğer taraftan afetlere hazırlıklı olma ve afet sonrası uzun vadeli dönemde iyileşme ve tarama çalışmaları gibi özel konuları da içermektedir” dedi.

Deprem başta olmak üzere doğal afetlerin bireyleri biyolojik, psikolojik, fizyolojik, sosyal ve ekonomik yönden olumsuz etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Serap Özer, “ Deprem özellikle kronik hastalıklara sahip bireyleri ve özellikle de bu bireylerden geriatri yaş grubunda olanları afet sonrası günlük yaşam ve homeostatik dengeleri daha derin bir şekilde olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bireylerde özellikle deprem sonrası ortaya çıkan zararlı ve engelleyici etkenler birçok kronik hastalığın görülme oranını artırması yanında öncesinde var olan kronik hastalıkların da alevlenme ve kötüye gidiş olasılığı artmaktadır. Deprem sonrası görülen stres sendromunun bireylerin kronik hastalıklara uyumu üzerine etkisi oldukça önemlidir. Bunun yanında afet sonrası dönemde sağlık hizmetlerindeki aksamalar kronik hastalıkların yönetimi ve izlemi üzerinde de olumsuz etkilere sahiptir. Bu projede; Malatya’daki bir konteyner kentte yaşamını sürdüren kronik hastalıklı bireylerde yıkıcı deprem travmasının hastalığa uyum üzerindeki etkisini belirlemek amaçlanmıştır” diye konuştu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir