Prof. Dr. Aysun Doğan, “Aile, okul ve toplum işbirliği içinde hareket etmeli”
Egeli bilim insanı Prof. Dr. Doğan, akran zorbalığının değişen yüzünü ve mücadele yöntemlerini anlattı
Prof. Dr. Aysun Doğan, “Aile, okul ve toplum işbirliği içinde hareket etmeli”
Nihat Ziya Yıldırım – Nisa Ketenci – Zeren İkisivri
Akran zorbalığı, günümüz dünyasında teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte sadece okul koridorlarında kalmayıp, dijital platformlara taşınarak “siber zorbalık” adıyla yeni bir tehdit boyutuna ulaştı. Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aysun Doğan, akran zorbalığının değişen yüzünü ve bu sorunla etkin bir şekilde mücadele edebilmek için atılması gereken adımları detaylı bir şekilde anlattı. Prof. Dr. Doğan, çocuk, aile, okul ve toplum iş birliğini kapsayan bütüncül bir yaklaşımın bu sorunla başa çıkmada vazgeçilmez olduğunu vurguladı.
Akran zorbalığının temel tanımına değinerek, bir olayın zorbalık olarak kabul edilebilmesi için gerekli üç kriteri sıralayan Prof. Dr. Doğan, “Akran zorbalığı, bir veya birkaç öğrencinin bir başka öğrenciye karşı uyguladığı saldırgan davranışlar olarak ele alınır. Akran zorbalığı, tekrarlayıcı olarak, bilerek ve isteyerek karşı tarafa zarar vermek amacıyla yapılan davranışlardır. Ayrıca, taraflar arasında bir güç dengesizliği bulunmaktadır. Çocuklar ve ergenler arasında fiziksel, sözel, ilişkisel ve siber zorbalık olarak farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Siber zorbalık geleneksel zorbalıktan farklı olarak 7/24 sürebilir. Telefon ve bilgisayar aracılığıyla yapılan zorbalık okul sınırlarını aşar ve çok daha geniş kitlelere ulaşabilir.” dedi.
“Akran zorbalığı tek boyutlu bir olgu değil”
Zorbalığın tek bir nedene indirgenemeyecek kadar karmaşık bir olgu olduğunu belirten Prof. Dr. Doğan, farklı faktörlerin bir araya gelerek bu duruma zemin hazırladığını vurguladı. Prof. Dr. Doğan, “Akran zorbalığı tek başına çocuktan ya da ergenden kaynaklanan bir olay değildir. Çocuğun bireysel özellikleri, aile faktörleri, okul iklimi ve topluma ait özellikler gibi pek çok faktörden etkilenir. Mizaç, yaş, cinsiyet bireye özgü risk faktörleri arasında yer alır. Aile içi şiddet ve çocuğa yönelik fiziksel istismar önemli bir risk faktörüdür. Eğer ailede şiddet varsa, çocuklar bu davranışları rol model alabilir ve daha sonra akranlarına karşı uygulayabilir. Cezalandırıcı, soğuk ve reddedici ebeveyn tutumları zorbalık riskini artırır. Ayrıca öğretmen tutumları, okul idaresinin önleyici stratejileri ve okul iklimi de zorbalık davranışlarını etkileyen faktörler arasındadır” diye konuştu.
“Zorbalığın etkileri yıllar sonra da ortaya çıkabiliyor”
Zorbalığın hem maruz kalan çocuklar hem de zorbalık yapan çocuklar üzerindeki uzun vadeli olumsuz etkilerine dikkat çeken Prof. Dr. Doğan, “Araştırmalara göre zorbalığın hem kısa hem de uzun vadeli olumsuz etkileri vardır. Yıllar sonra bile bu etkileri görebiliyoruz. Zorbalığa maruz kalan çocuklarda depresyon, kaygı ve yalnızlık gibi belirtiler görülür. Uzun süre devam eden vakalarda maalesef intihar riskleriyle de karşılaşabiliyoruz. Zorbalık yapan çocuklar için de ciddi risklerden söz edebiliriz. Bu çocuklarda alkol ve madde kullanımı, suça yönelik davranışlar, akademik başarısızlık ve okul terki daha sık görülür. Eğer bu davranışlara erken yaşta müdahale edilmezse yetişkinlikte de şiddetin devam ettiği görülmektedir” diye konuştu.
“Zorbalıkla mücadelede bütüncül okul yaklaşımı şart”
Zorbalıkla mücadelede izlenmesi gereken yol haritasını detaylandıran Prof. Dr. Doğan, “Bu durumu bütüncül okul yaklaşımıyla ele almak gerekir. Okulların zorbalığı önleme politikası bulunmalı ve anaokulundan başlayarak akran zorbalığını önleme programları uygulanmalıdır. Zorbalığı tek bir kişi ya da tek bir nedene odaklanarak çözmek neredeyse imkânsızdır. Bireyden aileye, okuldan topluma kadar herkesin birlikte hareket etmesi gereklidir” dedi.